Her
adımda on beş yirmi arası ölü yaprağı eziyorum.
Ağaçlar
koyu kahverengi, yerler ise ay ışığı ile açık kahverengi.
Serinlik
var.
Buradan
geçen kaçıncı insanım.
Var
mı acaba bir anlamı?
Yürüyorum
koyu kahverengi ağaçlar arasından.
Sıklaştıkça
ağaçlar ısınıyorum.
Bazı
ağaçlar ıslak.
Koyu
kahverengi ıslak ağaçlar arasında yürüyorum.
Ay
karşımda;
Bütün
çirkinliği ve karanlığı ile bana bakıyor.
Rüzgar bu bakıştan memnun gibi;
Bir
esinti ile bana sevgisini gösteriyor.
Buralarda
hatırım var hala.
Vakti
geldi,
Yerimi
hazırlamışlar önceden.
Oturup
yere, önce sol sonra sağ ayağımı atıyorum içeri.
Kalçamı
topraktan kaldırıp atlıyorum yerime.
Güzel
mi güzel
Bana
layık
Ve
de başlıyor merasim;
Rüzgar yine iş başında;
Toz
toprak ne varsa çukuruma doluşuyor.
Yavaştan
bir ağırlık seziyorum bedenimde
Yağmur
başlıyor ardı sıra
Bir
yaprak bu kadar ağır mı olur derken
Bir
ağaç yıkılıyor ve bir tane daha
Tam
çukuruma göre
Zifiri
karanlıkta bir başıma, nefes alacak yerim kalmadan.
Her
şey yolunda gibi
Daralan
göğüs kafesi ve damarlar şaşkın.
Onların
yoktu haberi olacaklardan.
Bir
kalp sakin ve telaşsız.
Son
sigarasını çekiyor ciğer ise.
Haberi
kalpten almış besbelli.
Gözler
kararıyor.
Bazen
yarım yamalak açılsa da artık tamamen kapalı.
Kalp
gitmiş.
Ciğerin
sigarası yarım kalmış,
Yaşanılanlar
yarım kalmış,
Ama
çukur kapanmış.
Güneş
açmış
Yeni
güne dünya bir kişi fazla başlamış.