22 Kasım 2015 Pazar

gönül

bulamasa kimse beni senin yokluğunda
köşe bucak kaçarken beraber
her soluklandığımız ağaç dibinde
sarılsam son nefesimde gibi sana

sevdiklerimiz; kararan havada
denizin bıraktığı yosunlarda
ağlayan bir çocuğun bakışlarında
görebilecek bizi her aradığında

ve bir gün döndüğümüzde geri
kelebek dahi olsak dünyada
yine beraber yaşayacağız tüm ömrümüzü
kısa da olsa yan yana acı da yan yana

hayatın tüm renkleri sende
akan nehir sayende
ve doğan güneş senin içinken
ben sadece seni seven bir insan

aşkı anla gönül...

17 Ekim 2015 Cumartesi

True Love Waits

True Love Waits

-

ne diye çabalar insan
ne duymak ister
iki kelime yetmez
tutsam ellerinden der
yine aynı şarkı
aynı sokak denk gelir
sessizlik denk gelir de
sensizlik nedendir
tutsam demesem ellerinden
aslını aramasam
sesi, varlığı bulmuşken
herşeyi geri versem
şansımı denesem tekrar
kaybedeceklerimi düşünmeden
her nefesimi senden alsam
her nefesimi sana versem
sözlerim gözlerimde
ellerim dizlerinde
sona eriyorum
yine esikisi gibi

-

bu da gelir başa
diyecekler unutulur
gitme denmez siluete
giden gitmiştir
sen cesaret edesiye
yazık olur kalana
yaşanmaya değer her ne varsa
düşer kuru bir yaprak gibi yere
bir şarkı çalınır kulağa
yine son acı tazelenir
yine acımız tazelenir

-

bitmeyecek gelir bitmeyecektir de
öylesine sevilmeli aslı sevginin
her yol ona çıkarken
her kelime onun için cümle oluyorsa
neden aşkı arar insan
seni bulmuşken gönül
teni yaratır yokluğunda
koku esen yelden
kaybedilmez kavgalar
her adım sana atılır
düştükçe gönül
aşkı ara ardısıra yerde
neden aşkı arar insan
seni bulmuşken gönül
karamsarlık çelmesine takılıp yine düşünce
boşluk ağırlar dostunu
beklenmez sevginin merakı
boşluk sarar sarmalar
gurur iyi değildir aşık olana
arayamaz kendin için olanı
duyamaz duyması gerekeni insan
her köşe başında
kitap ayracında
çay bahçesinde
sarıdan turuncaya kaçan sokak lambasında
arar yolunu
anlamadığı şarkı
kokusunu unuttuğu içki
çıkar omuz
hayat

6 Ağustos 2015 Perşembe

Şiir

Biraz daha gelemeyeceksen ben yine bekleyeceğim
Bu sıcakta bu soğukta
Yağdı yağacak yağmurda
Koşuşturan insanların arasında
Siyah bir kediyle oturduğumuz bu bankta
Ben seni bekleyeceğim.
Yerim var ekmeğim de var gibi
Okuyacak kitaplarım ise bir ömürlük
Anlayacağın eksik bir şey var;
Gülememek ama tebessüm etmek gibi
Cebindeki paranın hiçbir yerde geçmemesi gibi
Göz gözü görmeyen yağmurda sokakta kalmak gibi
Bu eksiklik acıdan da acı, ölümle diz dize oturmak gibi.
Harflerin uzak diyarlara göç etmesi ile
Kuracak bir cümle, söylenecek bir şarkı bulamamak gibi.
Senin varlığın nasıldı unuttum ama
Eksikliğin böyle işte 

Şiir

Senin gelmediğin, gelemediğin
Ya da hiç bulunmadığın bir yerde yaşamak,
Hayatın tüm renkleri olan ara sokakları dahi
Ölüme benzetmek
İşte bu.
Ben biraz gitmek isterdim ama yanına
Ya da sevmenin var olmadığı bir yere
Seni götürmek.
Seninle orayı aşk’ın başkenti yapmak isterdim.
Seni isterdim bütün acıları yüklenerek
Ya da seni aramak isterdim çöller boyunca;
Bulamamak da olsa yolun sonunda
Senin heyecanına varmak,
Yaşama anlam katmak isterdim.
Bu kadar basitleştirmeden
Seni hem kimselere göstermemeyi
Hem de senin benim olduğunu yedi cihana duyurmak isterdim

Şiir

Ellerimi koyacak bir yer bulmalıyım,
Ama bir an önce,
Bu şaşkınlığım gülünç olmamalı,
Ya da olsun.
Anın tadına varıp yaşamalı her ne varsa,
Dudaklar ısırılmadan dişlerle gülmeli.
Ve sesler, gitar, keman adını bilmediklerim,
Bir bir, tatlı ve de narin narin işlemeli aklıma
Bu anın güzelliğini;
Sırtımı yaslamışken sandalyeme,
Mutluluktan uçmanın verdiği huzuru.
Ne güzel şey sevmek,
Daha da güzeli sevilmek.
Sevilmenin merak edilen anlamı
Bulunmamalı, durdurun beni merak ediyorum
Hem de nasıl
Denizi seviyorum ama yüzmeyi bilmeden
Uzaktan

Seni seviyorum…

Çıt Yok

Her adımda on beş yirmi arası ölü yaprağı eziyorum.
Ağaçlar koyu kahverengi, yerler ise ay ışığı ile açık kahverengi.
Serinlik var.
Buradan geçen kaçıncı insanım.
Var mı acaba bir anlamı?
Yürüyorum koyu kahverengi ağaçlar arasından.
Sıklaştıkça ağaçlar ısınıyorum.
Bazı ağaçlar ıslak.
Koyu kahverengi ıslak ağaçlar arasında yürüyorum.
Ay karşımda;
Bütün çirkinliği ve karanlığı ile bana bakıyor.
Rüzgar bu bakıştan memnun gibi;
Bir esinti ile bana sevgisini gösteriyor.
Buralarda hatırım var hala.
Vakti geldi,
Yerimi hazırlamışlar önceden.
Oturup yere, önce sol sonra sağ ayağımı atıyorum içeri.
Kalçamı topraktan kaldırıp atlıyorum yerime.
Güzel mi güzel
Bana layık
Ve de başlıyor merasim;
Rüzgar yine iş başında;
Toz toprak ne varsa çukuruma doluşuyor.
Yavaştan bir ağırlık seziyorum bedenimde
Yağmur başlıyor ardı sıra
Bir yaprak bu kadar ağır mı olur derken
Bir ağaç yıkılıyor ve bir tane daha
Tam çukuruma göre
Zifiri karanlıkta bir başıma, nefes alacak yerim kalmadan.
Her şey yolunda gibi
Daralan göğüs kafesi ve damarlar şaşkın.
Onların yoktu haberi olacaklardan.
Bir kalp sakin ve telaşsız.
Son sigarasını çekiyor ciğer ise.
Haberi kalpten almış besbelli.
Gözler kararıyor.
Bazen yarım yamalak açılsa da artık tamamen kapalı.
Kalp gitmiş.
Ciğerin sigarası yarım kalmış,
Yaşanılanlar yarım kalmış,
Ama çukur kapanmış.
Güneş açmış

Yeni güne dünya bir kişi fazla başlamış.

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Durum

Düşünmeye fırsat vermeden de söylenmiş olabilir sözlerim, hızına erişemeden akıl yorup dile dökmüş de olabilirim hislerimi. Sözlerim yalandır büyük bir ihtimal, inanmayanlarınıza. Kabullenebilmek mühim olan. Eskik yada abartıdan uzak olabilmek değil sorun olan, sorun; olamamak. Anlam noksanlığı hissetmeden, karamsarlık çukuruna düşmeden, huzuru yanlış an ve yerlerde aramaktan dolayı tamlık olgusunu yaşayamamak. Tam olamamak, özetle olamamak. Kimisi için adam, kimisi için de örnek olamamak. Saçmalaktan çekinerek sözcükleri cümle yerine parça parça harcamak yanlışımız.