1
Üşüyorum ama öyle hafiften değil;
Kemiklerim sızlıyor ve her iki kolumda bir hissizlik,
Değil ayakta duracak,
Düştüğüm yerden doğrulacak takatım yok.
Hiç bir çaba ve direniş göstermeden,
Hayatın bana yaşattığı güzellikleri özlemeden,
Bir kelime isyan etmeden,
Ölüme koşuyorum düştüğüm yerde.
Koşuyorum ama öyle hafiften değil;
Kemiklerim sızlıyor ve iki kolumda bir hissizlik,
Kolsuz gibi, ölmeden daha ölü gibi,
Kana susamış canavar gibi,
Dizlerimde kanlar gözlerimde yaşlarla
Ölüme hasretle koşuyorum.
2
Darmadağın mı olsam bu Eylül rüzgarında?
Açık kahverengi yaprakların arasına karışarak.
Kaçmadan yağmurdan ıslansam iliklerime kadar.
Denesem zatürre olarak ölmeyi.
Bulsam üç beş kuruş,
Kendimden geçsem en ucuz şarap ile
Ne zatürreyi ne açık kahverengi yaprakları önemsemesem.
Bu rüzgar ile coşan denize girsem çıçıplak,
Ne bir balıkçı ağına ne sahil güvenliğe rastlamasam,
Titremeden ölsem kıyıya vurmadan.
Bir parçası olsam denizin.
Bedenimi paylaşsam onlarla.
Doyursalar karınlarını ve sevseler beni.
Biraz olsun huzur versem ve alsam,
Biraz olsun.
3
Öldüresiye sevme zamanı şimdi
Ne gurur ne de vicdan yapmadan
Canını koyarak sevme zamanı
Hasretlik çekmeden
Bir damla göz yaşı dökmeden
Bir tane gül almadan
Bir kez olsun kıskanmadan
Öldüresiye sevme zamanı şimdi
Oturtup karşına
Bakmalı gözlerine;
Ne yemeğe ne içmeye fırsat vermeden,
Uykusuzluktan kızaran gözlere aldırış etmeden
Bakmalı gözlerine öldüresiye kadar.