Gitmeyecek gibi gelebilir,
Yalan söylerken gülebilir,
Okuduğun her şiirde onu görebilir,
Silinmeyen hatıralarda onu yaşayabilirsin.
Söz gelimi içilen bir bardak suda,
Nemli gözlerle izlenen bir filmde,
Yahut en karanlık rüyalarında,
Ve de elbette silinmeyen hatıralarda onu yaşayabilirsin.
17 Eylül 2013 Salı
12 Eylül 2013 Perşembe
Film
Smyrnart adı altındaki ilk kısa film denememiz,
Şimdiden iyi seyirler.
http://www.youtube.com/watch?v=9N38ni_VyKg
8 Eylül 2013 Pazar
Şiir
1
Üşüyorum ama öyle hafiften değil;
Kemiklerim sızlıyor ve her iki kolumda bir hissizlik,
Değil ayakta duracak,
Düştüğüm yerden doğrulacak takatım yok.
Hiç bir çaba ve direniş göstermeden,
Hayatın bana yaşattığı güzellikleri özlemeden,
Bir kelime isyan etmeden,
Ölüme koşuyorum düştüğüm yerde.
Koşuyorum ama öyle hafiften değil;
Kemiklerim sızlıyor ve iki kolumda bir hissizlik,
Kolsuz gibi, ölmeden daha ölü gibi,
Kana susamış canavar gibi,
Dizlerimde kanlar gözlerimde yaşlarla
Ölüme hasretle koşuyorum.
2
Darmadağın mı olsam bu Eylül rüzgarında?
Açık kahverengi yaprakların arasına karışarak.
Kaçmadan yağmurdan ıslansam iliklerime kadar.
Denesem zatürre olarak ölmeyi.
Bulsam üç beş kuruş,
Kendimden geçsem en ucuz şarap ile
Ne zatürreyi ne açık kahverengi yaprakları önemsemesem.
Bu rüzgar ile coşan denize girsem çıçıplak,
Ne bir balıkçı ağına ne sahil güvenliğe rastlamasam,
Titremeden ölsem kıyıya vurmadan.
Bir parçası olsam denizin.
Bedenimi paylaşsam onlarla.
Doyursalar karınlarını ve sevseler beni.
Biraz olsun huzur versem ve alsam,
Biraz olsun.
3
Öldüresiye sevme zamanı şimdi
Ne gurur ne de vicdan yapmadan
Canını koyarak sevme zamanı
Hasretlik çekmeden
Bir damla göz yaşı dökmeden
Bir tane gül almadan
Bir kez olsun kıskanmadan
Öldüresiye sevme zamanı şimdi
Oturtup karşına
Bakmalı gözlerine;
Ne yemeğe ne içmeye fırsat vermeden,
Uykusuzluktan kızaran gözlere aldırış etmeden
Bakmalı gözlerine öldüresiye kadar.
Üşüyorum ama öyle hafiften değil;
Kemiklerim sızlıyor ve her iki kolumda bir hissizlik,
Değil ayakta duracak,
Düştüğüm yerden doğrulacak takatım yok.
Hiç bir çaba ve direniş göstermeden,
Hayatın bana yaşattığı güzellikleri özlemeden,
Bir kelime isyan etmeden,
Ölüme koşuyorum düştüğüm yerde.
Koşuyorum ama öyle hafiften değil;
Kemiklerim sızlıyor ve iki kolumda bir hissizlik,
Kolsuz gibi, ölmeden daha ölü gibi,
Kana susamış canavar gibi,
Dizlerimde kanlar gözlerimde yaşlarla
Ölüme hasretle koşuyorum.
2
Darmadağın mı olsam bu Eylül rüzgarında?
Açık kahverengi yaprakların arasına karışarak.
Kaçmadan yağmurdan ıslansam iliklerime kadar.
Denesem zatürre olarak ölmeyi.
Bulsam üç beş kuruş,
Kendimden geçsem en ucuz şarap ile
Ne zatürreyi ne açık kahverengi yaprakları önemsemesem.
Bu rüzgar ile coşan denize girsem çıçıplak,
Ne bir balıkçı ağına ne sahil güvenliğe rastlamasam,
Titremeden ölsem kıyıya vurmadan.
Bir parçası olsam denizin.
Bedenimi paylaşsam onlarla.
Doyursalar karınlarını ve sevseler beni.
Biraz olsun huzur versem ve alsam,
Biraz olsun.
3
Öldüresiye sevme zamanı şimdi
Ne gurur ne de vicdan yapmadan
Canını koyarak sevme zamanı
Hasretlik çekmeden
Bir damla göz yaşı dökmeden
Bir tane gül almadan
Bir kez olsun kıskanmadan
Öldüresiye sevme zamanı şimdi
Oturtup karşına
Bakmalı gözlerine;
Ne yemeğe ne içmeye fırsat vermeden,
Uykusuzluktan kızaran gözlere aldırış etmeden
Bakmalı gözlerine öldüresiye kadar.
Şiir
1
Zehrin ne ki senin?
Beni sen mi öldüreceksin?
Onlarca yaptım ben ölümle savaş
Ve de hiçbirini kazanamadan yaşarım hala hür.
Bilemezsin ne sen ne o ne de arkandakiler.
Görmediniz benim gördüklerimin ne azını ne dengini,
Tatmadınız kanınızın o ağır tadını,
Göremeyeceksiniz de bu savaşın sonunu.
2
Bir kez daha yenildim.
Yenileceğimi bilerek girdiğim bu savaşta.
Belki bu sefer ... dediğim her seferinde,
Tarumar etti beni en güvendiğim kim varsa.
Uzandım şimdi sırtüstü boylu boyunca,
Gözlerim kapalı ama nemli de;
Bir aç kapaya boşalacak yaşlar.
Hissettiğim nedir;
Pişmanlık? Özlem? Öfke?
Daha ağırını da kaldırdı bu gönül bu karanlık nemli gözlerle,
Daha sert kurşunlar da yedi bu kalp kan revan içinde.
Ama pes edecek kadar korkmadı bu beden ne ölümden ne sevgiliden.
Şimdi en koyu gölgesinde bu çınar ağacının,
Uzun zaman sonra dayamışken sırtını güvenilecek bir dosta,
Ne ölüm ne sevgili umrumda.
3
Küfretse kuruyana kadar bu koyu kırmızı dudaklar
Titrese şekilsiz iri eller
Ve inse sıradan koyu kahverengi gözlere perde
Başı göğe erse bütün sevdiklerimin
Bir çınar ağacı dibinde solucanlarla yaşasam
Onlarla yiyip içip varsak birbirimizin tadına
Ama açık açık ama göz göze
Vurmadan birbirinizin sırtına gülmeden birbirimizin eksiğine.
Zehrin ne ki senin?
Beni sen mi öldüreceksin?
Onlarca yaptım ben ölümle savaş
Ve de hiçbirini kazanamadan yaşarım hala hür.
Bilemezsin ne sen ne o ne de arkandakiler.
Görmediniz benim gördüklerimin ne azını ne dengini,
Tatmadınız kanınızın o ağır tadını,
Göremeyeceksiniz de bu savaşın sonunu.
2
Bir kez daha yenildim.
Yenileceğimi bilerek girdiğim bu savaşta.
Belki bu sefer ... dediğim her seferinde,
Tarumar etti beni en güvendiğim kim varsa.
Uzandım şimdi sırtüstü boylu boyunca,
Gözlerim kapalı ama nemli de;
Bir aç kapaya boşalacak yaşlar.
Hissettiğim nedir;
Pişmanlık? Özlem? Öfke?
Daha ağırını da kaldırdı bu gönül bu karanlık nemli gözlerle,
Daha sert kurşunlar da yedi bu kalp kan revan içinde.
Ama pes edecek kadar korkmadı bu beden ne ölümden ne sevgiliden.
Şimdi en koyu gölgesinde bu çınar ağacının,
Uzun zaman sonra dayamışken sırtını güvenilecek bir dosta,
Ne ölüm ne sevgili umrumda.
3
Küfretse kuruyana kadar bu koyu kırmızı dudaklar
Titrese şekilsiz iri eller
Ve inse sıradan koyu kahverengi gözlere perde
Başı göğe erse bütün sevdiklerimin
Bir çınar ağacı dibinde solucanlarla yaşasam
Onlarla yiyip içip varsak birbirimizin tadına
Ama açık açık ama göz göze
Vurmadan birbirinizin sırtına gülmeden birbirimizin eksiğine.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)